KURGUNUN SİSTEMİ

PAZAR’LIK
 
KURGUNUN SİSTEMİ
 
Ahmet
 
GÖKSAN
 
ahmetgoksan45@gmail.com
“Lisemiz Lapta’da kalmakla yine tekrar edeceğiz ki 65000 Türk’ün şeref
ve haysiyeti ayaklar altında çiğnenmiş oluyor. Bu ağır hakaret karşısında hâlâ
mı yerinde sayacağız. Hala mı korkak ve kısa adımlarla ilerlemeye çalışacağız”.
1942
 
Dr.
 
Fazıl KÜÇÜK
İngiltere kraliçesinin ölümü üzerine bir devrin kapandığı görüşleri öne
çıkarılıyor. Daha ileri gidenler tarafından önümüzdeki dönemde monarşi diye
tanımlanan yönetim şeklinin değişeceği öne sürülüyor. Geleneklerine son
derece bağlı olan ülkede değişimin kısa sürede sağlanamayacağı görülüyor.
Kraliçenin hükümdarlık döneminde özellikle sömürdüğü ülkelerde büyük
sıkıntıların yaşandığı suçsuz insanların bir hiç uğruna kırıma uğradıkları
yadsınamaz gerçek olarak tarihin sayfalarında yer alıyor. Soğuk Savaş
uygulamalarını komünizm sosuna bulaştırarak yaşananlardan söz etmek
gerekiyor. Kıbrıs’ın da bu uygulamalardan payına düşürüleni aldığını kaydetmek
gerekiyor.
Kıbrıs’ta bu dönemde çalışanların sendikalar kurarak hak arayışlarının
taraflı uygulamalarla istenilen sonuca vardırılamadığı biliniyor. Kıbrıs halkı
Türk’ü, Rum’u ile yalnızca bu sıkıntıları yaşamıyordu. Sömürge yöneticilerinin
sırtlarında bir kambur olduğunun bilincinde olarak direnmeye çalışıyorlardı.
Cumhurbaşkanları Cemal Abdülnasır’ın ülkesi adına Süveyş Kanalını
millileştirmesi sonucunda İngilizlerin Fransızlarla birlikte şu andaki Ercan
Havalimanından kalkan uçaklarla Mısır’a bombalar yağdırdıkları biliniyor.
Bununla yetinmeyen İngiltere’nin öncülük ettiği güçler Irak’ta kitle imha
silâhları olduğu savı ile çok sayıda insanın ölmesine neden oldular. Diğer
sömürgelerinde de binlerce insan öldürülürken sembolik te olsa yönetimin
başında Kraliçe II. Elizabeth vardı. Ölenlerin arkasından güzel konuşmak
gerektiği için kısa da olsa yaşadıklarımızı anımsatmak gerekiyor.
İ-kinci Paylaşım Savaşı sonrasında sömürgelerini terk etmeye hazırlanmış
olan İngiltere’nin ayrıldığı yerlerden geriye etnik çatışmalar bıraktığı ve aradan
 
geçen süreye karşın uzlaşının sağlanamadığı bir başka gerçek olarak karşımızda
duruyor. Yine bu dönemde İngiltere’yi yönetenler Kıbrıs için çözüm olarak ve
adını kanton bölgeler diye tanımladıkları modeli sunmak çabasına giriyorlardı.
Tam olarak böl parçala yönet taktiği idi. Bir anlamda iç çatışmaları körükleyecek
bir modeldi.
Uygulanması olanaksız olan bu plandan beklediğini alamayanlar 1959
yılında Zürih ve Londra Antlaşmaları ile Kıbrıs’a bağımsızlık verdiklerini
söyleyerek ortalıklara çıktılar. Şu anda bağımsızlık verdiklerini söyledikleri
ülkemizde kurduklarını savladıkları Cumhuriyetin yerinde 04 Mart 1964
tarihinde Birleşmiş Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı sonrasında yeller bile
esemiyor.
Maydanoz üretiminin mevsiminin geçmediği bir ülkede yaşadığımız
biliniyor. AP Başkanı adaya yaptığı ziyaret sonrasında oyunun kurallarını dikkate
almadan tek kale ayak topu oynayıp hiçbir Türk siyasetçi ile görüşmeden
Kıbrıs’tan ayrıldı. Başkan Roberta Metsola, Kıbrıs Türklerine çözüm için “tek
Kıbrıs, tek üniter egemen Avrupa Devleti olan modelinin çözüm olabileceğini”
söylüyor. Önerimi kabul edin diye de dayatmada bulunuyordu.
Öncelikle Kıbrıs uyuşmazlığının bu tür dayatmalarla çözülemeyeceğini
hemen herkesin bilmesi ve bir yerlerine not etmeleri gerekiyor. Esas
yanıtlanması gereken soru bu çabalar karşısında ne yaptığımız veya ne
yapacağımızdır.
Kıbrıs Türkleri olarak bizlere karşı hazırlanmakta olan tuzaklara düşmeden
kurguların esiri olmadan hep birlikte çaba göstermemiz gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…
 
16 Eylül 2022 -

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin