Alın size federal çözüm…
YUSUF KANLI
Kıbrıs adasında Kıbrıs Rumları ve Kıbrıs Türklerinin bir federasyon kurmaları talebi üst düzey anlaşmalarda yer bulmuş, elli yılı aşkın görüşmelerin hedefi olmuş ancak basit bir nedenden dolayı akamete uğramış. Nedir o basit neden?
Matematik olarak bakacak olursak, adanın İngiliz koloni yönetiminden bağımsızlığa geçtiği 1959-60 yıllarındaki Kıbrıs Türk halkının ada halkı içindeki oranı yüzde 18 civarında. Yüze ikiden biraz fazla Ermeniler, Maronitler ve diğer azınlık grupları yanında yüzde 78 civarında da Kıbrıs Rum halkı. Toprak sahipliği ayrı hikaye. İngiliz yönetiminin son evresinde Kıbrıs Türk toprak oranının, çoğunlukla tarımla uğraşıldığından dolayı, yüzde 30’u geçmekte hatta %34 civarında olduğu iddia ediliyor.
Ortak devlet, eşitlik gerektirir
Ortak devlet kurmak şirket kurmaya benzemez elbette. 1960 Kıbrrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmalarında ve anayasasında iki kurucu ortak Kıbrıs Türk halkı ile Rum halkı arasında 7/3 gibi bir oran kabul edilmiş. Ayrıca Türk cumhurbaşkanı yardımcısına veto yetkisi, bakanlar kurulu kararlarında Türk üyelerine ve mecliste Türk üyelere önemli ayrıcalıklar ile küçük ortağın aleyhindeki gelişmeler engellenmek istenmiş. Kısaca, 1960 sistemi resmen değilse de fiili olarak bir federal düzenlemedir. Bugün bildiğimiz anlamda Kıbrıs sorununun başlaması işte Türklere sağlanan tüm ayrıcalıkların dönem Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makaryos’un meşhur 13 madde anayasa tadilat önerileriyle ortadan kaldırılması girişimi olmuştur.
Rumlar açısından kabul edilebilir Kıbrıs Türk vatandaş olmak kişisel haklarıyla yetinen, toplumsal haklarından vaz geçen, Helen Kıbrıs Cumhuriyetinde ayrıcalıklı da olsa azınlık olmayı gönüllü kabul etmeyi gerektirir. Kıbrıs Türk solunun üst ve alt kimlik tanımlamalarından vaz geçerek tek vatandaşlık, çapraz oy, tek devlet gibi ödünleri bu beklentileri güçlendirmekten öte bir işe yaramamıştır. Nitekim Rum tarafı o kadar havaya girmiştir ki Annan Planı referandumunda ret oyu vermede, özellikle de Crans Montana sürecinde neredeyse tüm istekleri kabul edilmiş olmasına rağmen masayı devirmede hiç engel görmemişlerdir.
Federal çözüm öldü, görün artık
Annan planı referandumu yeterliydi. Maalesef Mehmet Ali Talat’a yetmedi. Crans Montana yeterliydi, Mustafa Akıncı başta gördü, anladı ama sonra birileri kulağına ne dediyse tekrar aynı pilavı servis etsinler demeye devam etti. Durum açık. Rum toplumsal pozisyonu belli. Kıbrıs Rum adasıdır, Türkler sadece azınlık olabilirler.
Bunları görmemeye direnip sanki federasyon mümkünmüş gibi ısrarla tek yol federal çözüm demek çözümsüzlük talep etmektir. Adada çözüm ya boşanma ve tamamen ayrı bağımsız iki devlet ya da dolaylı federal çözüm anlamına da gelen, Avrupa Birliği içerisinde iki devlet.
Rumlar Kıbrıs Türklerini ne eşit görüyorlar ne de yaptıkları tüm mezalimden, soykırım girişiminden pişmanlık duyuyorlar. Bakın, faşist ELAM temsilciler meclisinde. Elam önerisi ve AKEL hariç tüm partilerin desteğiyle devlet bütçesinden terörist başı Yorgo Grivas’ın bir dönem saklandığı evi müze haline getiriyorlar.
Hala daha mı iyi niyet, Rumlara empati gösterme gayreti devam edecek?
Federal çözümünüzü sevsinler sizin. Uyanın beyler, balık kavağa çıktı!
Öylesi olmadı, çaresi var…
Bazı insanlar “tercihli” doğuyor herhalde. Atadan mı, yoksa gerçekten hak edilerek mi? Soru bile abes. Genç bir arkadaş Mustafa Çaluda.
Eski UBP Milletvekili Aytaç Çaluda'nın oğlu arkadaş. Daha kısa süre önce Cumhuriyet Meclisi başkanının özel kalem müdürü iken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ağır eleştirileri ile gündeme gelmişti. Bakanlar Kurulu'ndan onay alamayan Çaluda, bu kez Cumhurbaşkanlığında hem de “özel siyasi danışman” sıfatıyla istihdam edildi.
Baba Çaluda niye şimdi mecliste değil falan o konuya girmenin anlamı yok elbette. Ancak devlete de, Cumhurbaşkanlığı makamına da, genç arkadaşa da, babası eski milletvekiline de yazık edilmiş. Hiç yakışık olmamış. Bu “özel siyasi danışman” kaç yaşında ve cumhurbaşkanı ona ne danışacak sormak bile istemiyorum.
...