Kıbrıs'ta Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne Neden Gerek Yoktur

 
Hasan İkizer
   

      Hasan İkizer

Kıbrıs’ta Türklerle Rumlar arasında yapılan çarpışmalarda ve savaşlar sonucunda, iki ayrı toplumun daha sonra bir arada birlikte olmalarının mümkün olmadığının kanaatine varılmış ve ada ikiye ayrılarak kuzeyde Türkler, güneyde ise Rumlar yapılan görüşme ve anlaşmalar sonucunda, çizilen yeşil bir hat boyunca ikiye ayrılmışlardır. 
Her iki taraf arasındaki 1963 ile 64 yıllarındaki savaşların sonuçlandırılması için garantör devletler tarafından yapılan görüşme ve anlaşmalar sonucunda adada çarpışmaların, soykırımın önlenmesi yönünde gerekli çalışmalarla önemli sonuçlar alınmıştır. Adaya Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün gönderilmesi ile birlikte kısa bir süre de olsa barış ve huzurun yerleşmiş olduğu sanılmıştı. 
Ancak çok kısa bir zaman dilimi içinde Kıbrıs Rumları yine ENOSİS hayali içinde Kıbrıs Türklerine ellerinden gelen en fazla kötülükleri yapmaktan geri kalmamışlar ve ebedi rüyaları olan ve halende bu rüyalarından bir türlü uyanmayan tek emelleri olan  ve Kıbrıs’ın tümünü Yunanistan’a ilhak etmek sevdasından bir türlü kurtulamamışlardır.
Kıbrıs Rumlarının bütün hayalleri adayı Yunanistan ile birleştirmek hevesinden kurtulamadıkları gibi Kıbrıs Türklerine de ellerinden gelen zulüm, baskı ve soykırımından da geri kalmamışlardır. 
Kıbrıs Türk halkı da, Rum-Yunan Birleşmesi halinde, adanın kendi sahipleri olduğunu belirterek anavatan Türkiye ile birleşmekten söz etmeye ve direnmeye başlar. Zaten çok uzun süre ada Türkiye egemenliği altında olduğunu belirterek Kıbrıs Türkleri de anavatan olarak bildikleri Türkiye’ye katılmak birlikte olmak dileklerini açık olarak ortaya atmışlardı.
Kıbrıs Rumları da adanın çoğunluğunun kendilerinde olduğu iddiasını ileri sürerek bütün adaya sahip olmaları ve Yunanistan’la birleşmek sevdasından geri kalmış değillerdi. Bütün görüşmeler, müzakereler, anlaşmalar bir türlü olumlu bir sonuca varılamadı, en sonunda olan oldu. Çarpışmalar çok daha kötü şekilde devam etti gitti.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin adaya gelmesiyle birlikte kısa bir süre de olsa sulh ve sükunun devam edeceği düşünülmekteydi. Heyhat ne yazık ki çok kısa bir zamanda arzu edilenin aksine BMBG askerlerinin de Rumların tarafını tutmaları sonucu bir türlü sulh ve barışa yaklaşılamadı. Hiçbir yabancı askeri gücün KKTC Devleti içinde yerleşmelerine asla müsaade ve izin verilmemelidir. 
Birleşmiş Milletler Barış Gücü Komutanı İngiliz Peter Young tarafından Kıbrıs’ta her iki tarafın hududunu belirleyecek bir “Yeşil Hat” çizilir. Bu hattın kuzeyinde kalan kısım Kıbrıs Türk halkını, güneyinde kalan kısım ise Güney Kıbrıs Rum halkını temsil eder. Arkasından adaya “Barış Gücü” gelip yerleşir. Bu hat yeşil kalemle komutan tarafından çizildiği için her iki halk tarafından da kabul edilerek yeşil hat adını alır ve tüm yerleşmeler ona göre yapılır. Bu hattın her iki tarafına yabancılar dahi geçip gitmekte ve seyahat etmekte özgürdüler. 
Kıbrıs’ a gönderilen BMBG kuvvetleri her iki halkın emniyet ve güvenliğini sağlamakla yükümlüdürler. Ancak görülmekte olan durum bunun tam aksine yalnız Rum halkının güvenliğini korumakla kendilerini yükümlü sayarlar. Kıbrıs Türk halkına Rumlar tarafından yapılmakta olan zülüm, eziyet, işkence ve soykırımdan haberleri yokmuş gibi tek taraflı hareket ederek Türk halkı adada yalnız başlarına bırakılır. Her türlü haksızlık Türk halkına yapılmakta, Kıbrıs Rumları el üstünde tutulmaktadırlar. 
Baf ve Erenköy çarpışmalarında Kıbrıs Türk halkı oldukça zayiat vermişlerdir. Baf’taki mevzilerde görevli olan ikiz kardeşim Hüseyin Niyazi, Kemal Mustafa, Tahir Kani ve İbrahim Kâzım mevzilerin düşmesi sonucunda geriye çekilirler, gizlendikleri bir evde “Rum askerlerinin dahi evi birkaç kez aramalarına rağmen onları bulamamışlar. Evin tavan arası kısmına geçtiler bütün gece aç susuz tavan arasında kaldılar.” 
 
Sabahleyin geçmekte olan İngiliz arabasını gören gözcü arkadaşlardan biri diğerlerini de çağırarak tam arabaya binecekleri anda aksilik bu ya gelen Rum polis arabası müdahale ederek, İngiliz askerlerinden onları alarak uzaklaşır. Neden sonra İngiliz Subay tüm olanları anlatır. Daha sonra diğer tutuklananlarla birlikte şehit oldukları bilinmektedir. 
Baf’tan sonra eski EOKA’cı Grivas başkanlığında onbeşbin kişilik bir güçle Rumlar Erenköy’e saldırır.  Kuvvetli çarpışmalar başlar üç dört köy düşer Kıbrıslı Mücahitler zor durumlarla karşı karşıya gelir, çarpışmalar devam eder, kısa bir dönem Rauf Raif Denktaş da ordadır, ölenler yaralananlar olur. 
Yaralananlar arasında İstanbul Üniversitesi’nden sevgili sınıf arkadaşım Dr. Oktan H. Aktürk’ün kardeşi veteriner doktor Altay Havanik Erenköy’de yaralanır. Ambulansla acil olarak Lefkoşa’ya hastaneye gönderilir yine yolda Rum polis teşkilâtından olduğu anlaşılan birlik yolda gitmekte olan vasıtayı durdurup onu alır  ve Lefkoşa Rum Hastanesine teslim eder. Rum doktorlar onu tedavi edecek yerde şehit ederler. BMBG’nin Kıbrıs’ta yapmış olduğu yardımlar işte böyle bilinmektedir.  
Mücahitlerin yapabileceği en son çağrı Türkiye’den destek istemek olur. Son durumu tehlikeli  gören Türk Hükümeti hava gücünü Erenköy’e göndererek, Erenköy ve Mücahitleri kurtarır. Grivas Rum Palikaryalarını yapılan savaş sonucunda hezimete uğratarak hem mücahitleri hem de Erenköy halkını kurtararak büyük bir destan yaratır. Böylece Rumlar Erenköy ve civarından çekilmek zorunda kalırlar. Grivas’ın mumu da bu mağlubiyetle birlikte söner gider. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet dileklerimle.

Kıbrıs’ta ilkler, 1960’ta Kıbrıs’ta Cumhuriyet kurulunca ilk Cumhurbaşkanı Makarios, ilk Cumhurbaşkanı Yardımcısı da Dr. Fazıl küçük olur. Sonra kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilk Cumhurbaşkanı da Rauf Raif Denktaş olur. Kıbrıs Türk halkına barış ve huzur dilerken her iki değerli devlet adamımız merhum Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Raif Denktaş’ı sevgi saygı ve rahmetle anarım.

Hasan İKİZER
hasan_ikizer@hotmail.com
 

 

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin