Demiş ki bizim başkan hazretleri, “Federasyona karşı çıkarsak, gazı da Rum’a bırakırız.” Niye? Çünkü petrol da gaz da sadece adanın güney sahilleri açıklarında var, federasyon fikrini terk eder ve olur ya Rumlar da iki devlete ever der ise, kendi münhasır ekonomik bölgelerindeki gaz da doğal olarak sadece onların olacak, Kıbrıs Türkü hiçbir şey alamayacakmış.
Biraz naif olsak ne elde edebilirdik diye düşünüyorum bazen. Mesela, Kıbrıs Cumhuriyeti denilen efektif federasyonun tüm federasyon ögelerini silah zoru ve soykırım amaçlı silahlı saldırılarla ortadan kaldıran Rumlarla 1968’den 1973’e “neyi kurtarsak kardır” deyip, resmen otonomi görüştüğümüz dönemde niye başarı sağlanmadıydı? Bunu unutsak…
1977 ve 1979 üst düzey görüşmelerde, yani zirvelerde, kararlaştırılan “iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe sahip federal çözüm” ilke kararları üzerinden kaç on yıl geçti? BM parametreleri arasına da giren bu ilkeleri hayata geçirmek ve adada bir federasyon kurmak için kaç tur görüşme yaptık ve kaç defa Rumlar tarafından süreçler çökertildi? Var mı hesabını tutan?
Eski Rum Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis bir yazısında Rumların en az 18 kez Kıbrıs’ta çözüm topunu taca attıklarını samimiyetle itiraf etmişti. Bizim ayrıca saymamıza gerek yok elbette. Daha yakın zamanda harita verip, toprak yüzdesi açıklayıp, hani bazılarının dediği gibi koskoca Güzelyurt kasabasını, onlarca köyü Rumlara peşkeş etmişti Türk tarafı adına görüştüğünü sandığımız birileri. O bonkörlüğe rağmen, “Ben halkıma Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimini Türklerle paylaşmayı kabul ettiğimi izah edemem” diyen Rum lider, Crans Montana sürecini bizim teslimiyetçi heyetin başına yıkmamışlar mıydı?
Gerçi o yıkıntının altında kalınca bizim Cumhurbaşkanlığı ofisinde oturan pek sayın beyefendi bile “Bizim nesil başaramadı… Belki gelecek nesiller başarır. Şimdi artık başka çözüm yollarını, iki devletli çözümü görüşmek gerekir” demişti ama, kısa süre sonra yeniden seçilme ve sair kısa vadeli kişisel ikbal meseleleri gündeme gelince tekrar federasyon şarkısını söylemeye başladı. Üstelik, Rum lider dahi iki devleti görüşelim derken, bizimki “İlle de federasyon” diye tutturdu. Ama daha geçen gün yapılan toplantıda yine hüsrana uğradı, Rum lider “Federasyon konuşacak şartlar yok” deyiverdi.
Hani o kırmızı noktalı nüktelerde “başım ağrıyor” olayı var ya, galiba bu sefer “gazim var” şikayeti de biraz etkin olmuş olabilir.
Bizim Cumhurbaşkanlığı misafiri ile Rum liderin görüşmesi ardından Amerikan-Katar ortaklı gaz arama çalışmalarından başarılı sonuç alındığı önemli miktarda gaz bulunduğu Exxon üst yönetimi ile yapılan ortak basın toplantısında açıklandı. Görüşme mi, yoksa açıklama mı rasgeldi? Fark eder mi?
İşte bizimkinin “federasyon yoksa gaz da yok, para da” efelenmesinin sebebi bu… Sanki çocuk kandırılıyor, diyeceğim de bu ilk böyle teşebbüs değil ki? Hatırlayan var mı 2004 Annan Planı oylaması öncesi televizyon tartışmalarında, mitinglerde, mülakatlarda villa resimleri gösteriliyor, plan kabul edilirse evinden olacak Kıbrıs Türklerine o villalardan dağıtılacağı ilan ediliyordu. O havuzlu villa resimlerin yabancı emlak acenteleri kataloglarından aparıldığı sonradan ortaya çıkmamış mıydı?
2004’de sahte villa resimleri, bol boş lafla “AB umudu” satıldı, şimdi miktarının ne olduğu henüz tam olarak belli olmayan, Nikos Efendi Kıbrıs Türkü ile yetki paylaşımını, dolayısıyla eşitlik temelli federasyon kurmayı düşünmediğini açık seçik her fırsatta söylediği halde, sanki Rum liderliği yarın federal çözümü kabul edecek ve Rumlarla birlikte Türkler de zengin olacakmış umudu satılmaya çalışılıyor.
Adada ne kadar gaz var, ne zaman çıkarılabilir, ne zaman ve hangi yolla satılıp, ne kadar para kazanılır belli değil ama belli ki birilerinde ciddi gaz var.
Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel üç denizin hikayesini anlatmayı çok severdi. Türkiye bu günlerde üç denizini tekrar hatırlayıverdi ve benzeri daha önce görülmemiş aynı anda üç denizinde birden büyük bir tatbikata başladı. Tabii ki Rum kesimine uyarı bu tatbikat. Tabii ki Rum kesiminde deniz üssü kurmaya çalışan Fransa başta diğer hazımsızlık çeken Batılı müttefiklerine Türkiye’nin Akdeniz’de, Ege’de ve Karadeniz’de haklarını korumaya muktedir olduğu ilanıdır bu… Dahası, Kıbrıs Türk çıkarlarının da korunacağının hatırlatmasıdır.
Niye hemen şimdi görüşmeler başlasın diye bastırıyor Batılı müttefikleri Türkiye’nin? Nisan, Mayıs niye önemli? Düşünmek lazım.
Bu gaz meselesinin Kıbrıs Türkünü gaza getireceği, ikbal için siyasi haklarından vaz geçerek Rum devletine azınlık olarak yama olmayı kabul edeceği, Türkiye’den uzaklaşacağı gibi beklentiler bir yerlerde pompalanmaya mı başlandı.
Yoksa yarın Kuzey Kıbrıs’ta halen bazı önemli işaretleri görülen “Kıbrıslı/Yerleşik” gerginliği mi test edilecek? Olmayan veya varsa bile verilmeyecek gaz payı, ya da kişisel ikbal umutları için toplumun temellerine dinamit yerleştirilebilir mi?
Sol kesimdeki, saraydakinden soytarısına kadar, federasyon yoksa gaz da yok ha” canhıraş feryatları, nasıl bakarsak bakalım ciddi bir gaz ya da gaza gelme sorunuyla karşı karşıya kalabiliriz.
Yusuf KANLI
04.03.2019
...