Saflar Netleşiyor

 
Yusuf Kanlı
   

      Yusuf Kanlı

Anlaşıldığı kadarıyla Başbakan Ersin Tatar’ı Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’nde misafir etmeye çok geç kalmışız. Basın Evi’nde Ankara’da görev yapan Türk medyasının bazı önde gelen mensuplarıyla yaptığı sohbet toplantısında kullandığı bazı ifadeler üzerinden gerek Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve devlet memuru olduğunu unutup haddini sıklıkla aşan sözcüsü gerekse de Rum sevici cenahta Başbakan Tatar saldırılar gırla gidiyor, saflar netleşiyor.

 

Önce özetle Başbakan Tatar neler demiş ona bakalım.

 

1-   Maraş açılımı proaktif bir siyasi adımdır. Türk hükümeti bunu desteklemektedir.

 

2-   Zeminde referans şartları hazırlanamamışsa ve Crans Montana’daki hazin sonuçtan sonra ortaya çıkarılan Guterres belgesi temelinde bir sürece biz karşıyız. Hükümetimiz karşıdır. Crans Montana’da Akıncı dahil tüm değerlendirmelerde (federal çözüm için) son şansın tüketildiği söylenmişti. Şimdi aynı noktadan sayın Akıncı’nın müzakere sürecini sürdürmesine biz karşıyız. Sonucun bizi nereye götüreceği belli değildir.

 

3-   Kendi devletimiz ve egemenlik haklarımız korunmalıdır. Artık egemen eşitliği konuşma zamanıdır. İki devletli çözüm, konfederasyon, iki ayrı devlet veya AB içerisinde iki devlet, ne olursa olsun varılacak çözümün bir unsuru muhakkak KKTC olacaktır.

 

4-   Sayın Akıncı ile de görüşmelerimizde, bazen birbirimizi iğneleriz. Ben söylerim, “Sen da biliyorsun ki anlaşma ne olursa olsun Kıbrıs’ta iki devlet vardır. Kuzey Kıbrıs’ta bir Türk devleti vardır ve onu ortadan kaldırmayı kimse başaramaz, öyle bir güç yoktur.” Dolayısıyla, federal bir anlaşma da olsa, ki bize göre olmayacaktır, kuzey’deki Türk devleti yaşayacaktır.

 

5-   İngiltere, Yunanistan istemezmiş, olabilir. Gelinen notada bugün Kıbrıs Türkü için Türkiye’nin garantörlüğü bugün daha da gereklidir. Türkiye’nin garantörlüğünden asla taviz verilemez. Kıbrıs Türkünün yaşayabilmesi ve geleceğe umutla bakabilmesi açısından Türkiye’nin garantörlüğü fevkalade önemlidir.

 

6-   Guterres belgesi ve çeşitli oyunlara bakıldığında hedeflenen Kıbrıs’ın bir bütün olarak AB’ye alınması ve federal çerçevede bir anlaşma içerisinde Kıbrıs Türküne bir takım haklar verilmesi ama AB içerisinde üçüncü bir ülke garantörlüğü olması onlara göre mümkün olmadığından Türkiye’nin garantörlüğü son bulacak. Garanti anlaşmalarının modası geçmişmiş. Bu bizim asla kabul edebileceğimiz bir yol haritası değildir. Biz böyle düşünüyoruz, hükümet böyle düşünüyor. UBP böyle düşünüyor. Kıbrıs Türk halkının çoğu böyle düşünüyor. Dolayısıyla bazı azınlık ve o azınlıkları temsil edenlerin KKTC’de böyle bir yola girmelerine asla müsaade etmeyiz ve etmeyeceğiz. Dolayısıyla çok dikkatli olunması gerektiğini söylüyoruz. Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ziyaretinde kendisi de söylemiştir, bir kere bu milli bir davadır. Ulusal bir davadır. Biz de aynı şekilde düşünüyoruz. Bütün bu gelişmeleri Türkiye Cumhuriyeti’yle enine boyuna değerlendirdikten sonra hareket etmek durumundayız… İstişare etmeden, meseleleri beraber değerlendirmeden kimsenin bu işi kendi başına, kendi düşüncelerine göre başka yerlere sürükleme hakkı yoktur.

 

7-   Ben maliyeciyim, hesaplarım. güneyde ne bıraktık, kuzeyde ne bulduk? Hesaplaşalım... Bu olduğu anda Kıbrıslı Türkler batar. Mal mülk meselesi bu kafayla çözülmez.

 

8-   Crans Montana’da garantörlüğü de tartıştılar, harita da verdiler. Garantörlükte esneme bile yaptılar. Ki ben ve partime göre garantörlük tartışılamaz. Akıncı bizi tehlikeli bir yola sokmaya çalışıyor, ısrarla. Marjinal ve azınlık gruplarla işbirliği içinde sayın Akıncı bizi bilinmeze sürüklüyor. İki devlet, tek seçenek bu. Ne komisyon, ne mal pazarlığı... kuzey ekonomisinin temellerini dinamitleyecek yapıya asla girmeyiz.

 

9-   Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti artık bir sorun, yük olmaktan ziyade bir değer olarak ortaya çıkmış ve Barış Harekatından 45 yıl sonra artık yolunu bulmuştur. Bu şimdiye kadar sürdürülen mücadelenin ne kadar doğru ve kutsal olduğunu ortaya çıkarmaktadır. … Kıbrıs’ta ve doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının bir başarı öyküsü vardır. Böyle kazanımlar uluslararası bazı aktörlerin yüzde yüz bize karşı olduğu, Rum-Yunan ikilisinin ve bazı emperyalist güçlerin karşı karşıya olduğu bir noktada işi buraya getirebilmek, bu pozisyonu yakalamak öyle kolay kolay elde edilebilecek bir kazanım değildir. Dolayısıyla Türk ulusu adına bu mücadele istişareyle yürütülmelidir.

 

Başbakan Tatar’ın konuşmasından kısa bir özet bu sunduklarım. Halkımızın çıkarlarını savunma açısından, belki de Rum kesimi ile empati yapamadığından Tatar Cumhurbaşkanı Akıncı ile ciddi farklı görüşleri savunuyor. Bu durumdan tabii ki ulusal varlığa ve milli duruşa saygı gösterenler alkış tutarken, Rum seviciler yerinebilirler. Doğaldır.

 

Esasında sayın Akıncı’nın itirazı falan yok, mesele bir polemik yaratıp Türkiye düşmanlığı üzerinden siyasi rant elde etme, cumhurbaşkanlığı kampanyasına destek toplamaktır. Akıncı’nın bir dönemi Kıbrıs Türküne felaket getirmeye yetmedi, Türkiye düşmanlığı ile oy devşirerek ikinci dönemi talep ediyor. Bu durumu görüp Akıncı’ya fırsat yaratmamak lazım.

 

Diğer yandan, sağdaki adaysızlık ya da özellikle UBP’de bol adaylılık artık sonlandırılmalı, bir isim etrafında kenetlenme sağlanmalıdır. Bir dönem daha cumhurbaşkanlığında ne Akıncı’ya ne de başka bir Rum seviciye tahammül edemeyiz.

 

UBP’de erken kalkan aday oluyor ve aday enflasyonu varsa belki de ciddi bir durum değerlendirmesi yapıp parti tabanına fikir sormak gerekir. Demokrasi bu değil mi? Mevcut adaylar arasında seçim ya da genel başkana sağda aday bulma yetkisi verilerek konu demokratik şekilde katılımcı bir metotla halledilir. Kimse “Falanın tabanda desteği yok” demeye hakkı olmaz, taban tercihini yapar.

 

Diğer yandan, bazı aklı evveller kendi hesaplarınca Başbakan Tatar’dan kurtulma yolunu onu aday yapmakta görmeye başladı. Seçilirse Saraya gider ondan kurtuluruz, seçilemez ise parti başkanlığında zaten kalamaz” hesaplarında tabii ki ne mertlik var, ne de akıl ve izan.

 

İrsen Küçük olayını unutmamak lazım. “Aday olmayacağım” dedi genel sekreter oldu. Sonra aday oldu. Daha sonra mı? Hatırlayın, UBP seçmeni sandıkta bıraktı parti başkanını. Yarını düşünmeden adım atmamakta yarar var. Tatar öyle bir adım atmaz, dediği gibi maliyecidir, hesap adamıdır, önünü ardını hesaplamadan adı atmaz. Ama, bir dost olarak benden uyarması.

 

YUSUF KANLI

yusufkanli@gmail.com

24.09.2019

 

 

 

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin