Kıbrıs Zirvesi Papatya Falına Kaldı…

 
Yusuf Kanlı
   

      Yusuf Kanlı

Konuşa konuşa sakıza dönen Kıbrıs 5+2 gayrı-resmi zirvesi hikayesini hatırlıyorsunuzdur. Önce Şubat ortası Avrupa’da AB üyesi olmayan İsviçre’de toplanacaktı. Olmadı. Sonra İngiltere artık AB ülkesi değil, Londra’da buluşulsun denildi. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres salgın nedeniyle seyahat etmek istemiyormuş. Mart başında BM’nin New York’un Greentree bölgesindeki çiftliği uygun denildi. Bu sefer Guterres haricindeki davetliler “Bilemeyiz ki, genel sekreter salgın nedeniyle seyahat edemezken, bizim canımız yok mu, biz niye risk alalım?” demeye başlamışlar. Şimdilik bu gayrı resmi zirve Mart’ın ikinci yarısında Greentree’de deniliyor ama, haftaya o da değişecektir. Eminim.

Kulağıma gelenlere göre Guterres daha başlamadan usanmış bu yeni egzersizden. Rum tarafına mesaj göndermiş. “Egemenliği paylaşmayı düşünmüyorsanız, hiç boşuna gelmeyiniz” demiş. Bizim tarafa da mesaj göndermiş. “İlle de iki devletli çözüm diyorsanız, onun haricinde her şeye kapıyı kapatıyorsanız, New York’a kadar zahmet etmeyiniz. Başarısız olacak toplantı yapmanın anlamı yok” demiş.

Bu zirve olacak mı, olmayacak mı? KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar diplomasi muhabirleriyle bir araya geldi geçen hafta. E-konferansı ben ve Diplomasi Muhabirleri Derneği Başkanı Özgür Ekşi organize ettik, ve moderatörlüğü de üstlendik. “Şimdi de Mart’ın ikinci yarısına kaldı 5+2 gayrı resmi konferans. Olabilecek mi, bilemiyorum” dedi Tatar. Ama tutumu, sadece görüşmemizden bir gün önce oldukça net açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi gayet netti. "Ben sadece iki devletli çözüm konuşurum. Egemenliğimiz kabul edilmeden önce başka konu konuşamam. Tabii ki esnemeler olabilir, ama önce egemenliğimizi kabul etsinler” diyen Tatar federasyonu asla seçenek olarak görmediğini vurguladı. “Federasyonun bizim için en büyük sıkıntısı Türkiye’nin zaman içinde,  5 sene olmazsa, 10 sene içinde Ada’dan çekilmek zorunda kalacak olmasıdır. Federasyon olursa, Kıbrıs AB içinde Rum-Yunan ikilisinin at koşturduğu bir yer olur. Ada'nın iki tarafında belediye hizmetleri noktasında otonom bir yap oluşturulur, ama egemenlik merkezi yönetimde kalır."

Karşısında diplomasi muhabirleri olunca her konuya değinmek zorunda kaldı Tatar. İyi de iki devletli çözüm talebi ile Kıbrıs görüşmeleriyle ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları uyuşmuyor. Hemen hemen her ülkede azınlıklar var ve ayrılıp ayrı devlet talepleri var. Bu nedenle dünya devletleri “örnek olur” diye bu “ayrı devlet” fikrini hiç de desteklemiyorlar. Çözüm isteniyor ise Rumlara iki devletli çözüm nasıl kabul ettirilecek?

Tatar, "iki devlet, bizim savunduğumuz Denktaş çizgisidir. Bugüne kadar çeşitli evrelerden geçmek mecburiyetindeydik. Onlar da yapılmıştır. Şimdi Türkiye’nin desteğiyle başımız dik devam edeceğiz" dedi. Peki nasıl tanınacak KKTC? Tatar’a göre o sonraki mesele, acele edilmesine de gerek yok. Önceliğim, diyor, ulaşım engellerini kaldırmak, doğrudan uçuşları bir şekilde sağlamak

"Anlaşma için iki tarafın onayı gerekir. Biz onay vermeyeceğiz. Eğer anlaşma olmazsa, olduğumuz gibi kalırız. Tanınma sonra gelirse gelir. Tanınma işi istediğimiz gibi gelişmiyor diye, Rum’a teslim olmaz, yama olmayız. Bu noktada biraz daha sabırlı olmamız gerekebilir" diyen

Ancak bunun uluslararası alanda kabul görmesi zor. Çoğumuzun olduğu gibi Tatar da zorlukların farkında. "Pes etmek yok, yılgınlık yok" diyerek kararlılığını vurguluyor.

Gayrı resmi zirve toplanır mı? Papatya falı gibi olurdu, olmazdı diye yaprakları kopartmanın pek bir anlamı yok ama unutmamak lazım, ister federal, ister konfedere ya da AB içerisinde veya değil ayrı iki devletli çözüme gidilecek ise,  görüşülerek gidilecek. Zorla güzellik olmaz.

Ankara ile tam uyum içerisinde olunduğu sürece, Türkiye her ihtiyacını eksiksiz karşılamaya gayret ettiği sürece KKTC’nin bezginliğe yuvarlanmasının tabii ki gereği yok. Sadece bir hafta içerisinde iki parti halinde 80,000 ünite aşı gönderilmesi bile Türkiye’nin bu zor zamanda Kıbrıs siyasetindeki netliği gösteriyor.

Maalesef, bu salgın döneminin yarattığı fırsat ise heba ediliyor. On yıllardır hep söylediğimiz ve bir türlü gerçekleştirilemeyen KKTC’nin seçim, devlet yönetim sistemi dahil anayasal ve finansal yapısal reformu her şeyin durduğu bu kapanma döneminde bir çırpıda gerçekleştirilir, KKTC ve halkının, yatırımcısının önü açılabilirdi. Korkarım bu tren kaçırılıyor yine.

Yusuf KANLI

yusufkanli@gmail.com

15.02.2021

 

Sayfamızı Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0 )
  • ...

Yorum Ekleyin